Kaçıp sevgilerin korkunç tuzaklarından
Kaçıp ana olmaklardan eş olmaklardan
Kentlerdeki yadırgı pabuçlu yalnızlığa
Dağlardaki kırmızı ışığa varıldı..
Gülten AKIN
Birçok söz söylendi birçok yazı yazıldı ve yazılmaya ve söylenmeye devam edecek. Ben yazıma şöyle başlamak istiyorum; kadınlar için devrimci mücadele yürütmek erkeklere göre her zaman daha zor olmuştur. Devrimci mücadeleye girilen ilk zamanlarda kadınlar sistemin baskısını daha yoğun yaşadıkları için çoğu zaman geriye itilmişlerdir. Her zaman çekingen,suskun,edilgen bir rolde olacaklarını düşünülmüştür. Oysa ki kadınlar sistemle olan savaşlarında daha belirgin ve daha keskin bir şekilde savaşmışlardır. Kadınların devrimci mücadeleye girişleriyle sistemdeki zincirlerinden kopuşları da erkeklere oranla daha daha zor ama daha net olmuştur.
Devrimci mücadeleye giren her bir kadın, kadın kurtuluş mücadelemiz için kendinde devrimi gerçekleştirecek ilk adımı atmıştır. Kadınların mücadeleye girerek yarattıkları yeni soluk mücadeleyi daha ileriye taşıyacak enerjiyi de beraberinde getirmiştir. Kadınlar yaşamları boyunca patriarkal kapitalist sistem tarafından uğradıkları her türlü haksızlığa, eşitsizliğe şiddete, tacize, tecavüze karşı her zaman içlerinde bir öfke biriktirmişlerdir.Kadınların bu öfkesi tarihte Clara Zetkin’i, Ulrike Meinhof’u, Paris Komün’ünde barikatın en önünde savaşan kadın komünarları yaratmıştır. Kadınların bu öfkesi Türkiye’de ve Kürdistan’da devrimci mücadele yürüten kadın özgürlük savaşçılarını yaratmıştır.
Patriarkal kapitalist sistem içinde yaşayan her kadın kendine, çocuklarına ve kız kardeşlerine yapılan zulmü durduracak güce sahiptir. Devrimci mücadeleyi Türkiye topraklarından Rojava topraklarına taşıyan Cemre, İdil, Zahide, Aynur yoldaşlar işte bu gücü açığa çıkarmışlardır. Patriarkal kapitalist sistemin karşısında açığa çıkardıkları özgürlük gücü bütün dünyadaki kadınların kurtuluş mücadelesinin bir devamıdır.
Ne Kaçıp sevgilerin korkunç tuzaklarından
Kaçıp ana olmaklardan eş olmaklardan
Kentlerdeki yadırgı pabuçlu yalnızlığa
Dağlardaki kırmızı ışığa varıldı..
Gülten AKIN başlasa bir zulüm tufanı
Bir çığlık düşse sulara
Sığmazdınız kabınıza taşardınız
Irmaklar adınızı çizerdi toprağa
Değil mi ki hep o aşkların uğruna
Özlemi duyulunca özgürlüklerin
Öfkesini gökyüzüne çalan
Bir şimşek gibi dalardınız yaşama.
Adnan Yücel
Cemre, İdil, ,Zahide ve Aynur yoldaşlar devrimci mücadeleye atıldıkları Türkiye topraklarında nerede bir haksızlık,bir zulüm olsa onun karşısına dikilmeyi bilmişlerdir. Yoldaşlarımız Ankara’da, Mersin’de, İstanbul’da, ezilenlerin olduğu her yerde devrimci mücadele yürütürken her zaman kesintisiz bir şekilde korkmadan, yorulmadan düşmanın üzerine yürümüşlerdir. Onlar sistemin kadınlara çizdiği sınırları aşan bir devrimcilik sergilemişlerdir. Onlar özlemini duyduğumuz özgür, eşit, adil bir şekilde yaşanılacak yarınları kurmak için sistemden kopuşu gerçekleştirmişlerdir. Sistem içinde hapsolan, sınırlı yürütülen mücadelenin değil sistemden koparak devrimci savaşla ancak bir kurtuluşun gerçekleşeceğini bilmişlerdir. Türkiyeli kadınların kurtuluşunun yolu aynı patriarkal kapitalist sistem tarafından sömürülen Rojava’daki kadınları kurtarmaktan geçtiğini bilerek mücadelelerini büyütmüşlerdir. Rojava topraklarını özgürleştirirken verdikleri mücadele de bir kadın komünar nasıl savaşmalıysa öyle savaşmışlardır. Yoldaşlarımız cephenin en önünde düşmana karşı kesintisizce ve yılmadan savaşmışlardır.
Toprağı çıldırtan güller söylemişti
Onurla şahlanan kitaplar
Ve kararmayan yürekler söylemişti
Gözyaşına karışırken ter
Biliyorduk ki güle hançer
Barışa hançer
Saplayan eller
Kırılmak zorunda birer birer
Adnan Yücel
Yoldaşlarımız faşizme karşı ancak devrimci savaşla zafere yürünüleceğinin bilinciyle mücadelede bulundukları her yerde en önde öncü bir kadın savaşçı olarak savaşmışlardır. Türkiye ve Kürdistan’da erkek egemen sistemin üreticisi olan faşist devlet, faşist devletin beslemesi selefi, cihadist, katil, barbar çetelere karşı ,faşist AKP ve onun yarattığı yağmacı, tecavüzcü milli ordusuna karşı savaşmışlardır. Erkek egemen sistemin kadınları ve kazanımlarını yok etmeye yönelik açtığı savaşa karşı kadın yoldaşlarımız bir cevap olmuşlardır. Patriarkal baskı ve sömürüyü yok etmek için sistem tarafından verilen rolleri bir kenara atarak devrimci bir komünar kadın nasıl olmalıysa öyle yaşayıp öyle ölümsüzleşmişlerdir.
Ölümsüzleşen bütün yoldaşlarımız bir kadın komünar kadro nasıl olmalı ve nasıl yaşamalının somut halleri olarak bizlere örnek olmuşlardır. Yoldaşlarımız bir kadın komünar kadroya yaraşan bir biçimde devrimci mücadeleyi her zaman cephenin en önünde, barikatın en başında, mücadenin öncüsü olarak büyütmüşlerdir. Yoldaşlarımızın devrime olan sonsuz bağlılıklarıyla bulundukları her alanda öncüleşmişlerdir. Şimdi onların bizlere bıraktığı miras çok büyüktür. Biz kadınlar, destan gibi yaşanmış bir ömre sahip kadın ölümsüzlerimizi, yaşamımızın her gününde her anında bir pusula olarak göreceğiz. Onlar bize doğru yolu gösteren öncülerimizdir. Devrimci mücadelemizi yürüttüğümüz her alanda, okulda, sokakta, evde, cephede onlar gibi kadın komünar savaşçı bilinciyle, cüretiyle savaşacağız.
Şimdi bizler yeni Aynurlar, Zahideler, İdiller, Cemreler olacağız ve düşmanın üzerine yürüyeceğiz. Her gün örgütlülüğümüzü büyüterek daha da güçlenerek devrim mücadelemizin haklılığını herkese göstereceğiz. Biz kadınların “Eylem yeteneğimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok!” diyen tarihteki öncülerimiz gibi kesintisiz bir şekilde kadınların kurtuluşu için savaşacağız. Zafer günü geldiğinde yoldaşlarımızın adını öyle bir coşkuyla haykıracağız ki asıl o gün yaşayanların onlar olduğunu göstereceğiz.